Mevlana’nın Gül Bahçesinden Bir Demet Gül

 

              Yazan ve derleyen:

              Prof. Dr. Erkan Türkmen

            T.C KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ /KONYA 

                      2012 

                Mesnevinin ilk On Sekiz Beyti

      

  بشنو اين نى چون شكا يت مى كند                        

 از جدا ئها   حكايت مى كند

1- Dinle bu Neyden ki şikâyet ediyor

Ayrılıklardan bahsediyor.

            كز نيستان تا مرا ببر يده اند   

 در نفير م مرد و زن نا ليده اند

2- Beni kamışlıktan kopardıklarından bu yana

 Feryadımdan kadın, erkek herkes ağlıyor.

   

سينه خواهم شرحه شرحه از فرا ق

   تا بگويم شرح درد اشتيا ق

3- Ayrılıktan göğsü delik deşik olanı isterim

Ki ona hasretten doğan dertlerimi anlatayım.

هركسى كه كو دور ماند از اصل خويش

 باز جويد روزگار وصل  خويش

4-  Kimki aslından uzak düşer ise

Ona tekrar ulaşma fırsatını kollar.

     

    من بهر جميعتى   نالان شدم    

 جفت بد حالان و خوش حالان شد م

5-        Ben her toplumda ağlar, inler oldum

Mutlu olanların, olamayanların dostu

oldum.  

         هر كسى از ظن خود شد يار من 

 از درون من نجست اسرار من

6-        Herkes kendi zannınca dostum oldu

İçimdeki sırrımı hiç kimse aramaz oldu.

     سر من از ناله من دور نيست    

 ليك چشم و گوش را ﺁن نور نيست

7-        Feryadım inleyişlerimden gizli değil

Fakat ne gözde, ne de kulakta o nur mevcut değil.

 تن ز جان و جان ز تن مستور نيست

 ليك كس را ديد جان دستور نيست

8- Ruh bedenden ve beden ruhtan gizli değil

     Fakat kimse o canı görmeye kadir değil.

        ﺁ تش است اين بانگ نى و نيست باد  

هر كه اين ﺁ تش ندارد نيست باد

9- Neyin sesi ateştir; sadece rüzgar değil

    Bu ateşe sahip olmayan ölse de kaygı değil.

    

 ﺁ تش عشقست كاندر نى ا فتا د    

 جو شش عشقست كاند ر مى افتا د

10- Neye düşen aşk ateşidir, nefes değil

      Şaraptaki coşku da aşktandır kendisinden

      değil.            

       نى حريف هر كه ا ز يارى بر يد    

 پردها ش   پردهاى ما   دريد  

     

11- Ney, dostundan uzak kalmışın yoldaşıdır

       Onun perdeleri bizim perdelerimizi de yırtmıştır.

      همچو نى زهرى و ترياقى كى ديد

 همچو نى دمساز و مشتا قى كى ديد

   

12- Ney gibi hem zehir hem de panzehir az bulunur

       Ney gibi sırdaş ve özlem duyan az bulunur.

     نى حديث راه پر خون مى كند  

 قصهاى عشق   مجنون   مى

13- Ney kanlı yollardan bahsediyor

       Leyla ve Mecnun’un öykülerini anlatıyor.

محرم اين هوش جز بيهو ش نيست   

 مر زبانرا مشترى جز گو ش نيست

14- Bu sırların sırdaşı ancak kendinden geçmiş kişidir

       Dile gereken ise onu anlayan kulak sahibi kişidir.  

      در غم ما روز ها بيگاه    شد  

 روزها با سوزها   همرا ه شد

    

15- Gam ve hüzün içinde geçip gitmekte günlerimiz

       Gamlarla yoldaş olup akıp gitmekte günlerimiz.

     

     روزها گر رفت گو با ك نيست   

 تو بمان اى ﺁنكه چون تو پا ك نيست

16- Günler geçip gidiyorsa, korkma, de ki “Gidin”

       Fakat ey dostum sen kal zira sensin tertemiz.

      هر كه جز ماهى ز ﺁ بش سير شد

 هر كه بى روز يست روزش دير شد

17- Balıktan başka her şey suya kanar

       Rızksız olanın günü uzar, geçmez.

     در نيابد حال پخته هيچ خا     

 پس سخن كوتاه بايد    و سلا م

18- Ham olan kimse olgunun halinden ne anlar?

       Öyleyse sözü kısa kesmek gerek, vesselam.

  1. Tanrı ile olmayan kimse hep yalnızdır:

گر با همه ای چو بی منی بی همه ای  

ور بی همه ای چو با منی با همه ای

Eğer Benimleysen ve hiç kimseyle değilsen herkeslesin.

(Divandan alınan bu beyit Mesnevide tekrar M I/ 16419 serlevhasında yer almıştır)

  1. Ey oğul! Hür ol, maddenin esiri olma:

 بند بگسل باش آزاد ای پسر        

 چند باشی بند سیم و بند زر

گر بریزی بحر را در کوزه ای  

    چند گنجد قسمت یک روزه ای

 Ey oğul bağları çöz ki hür olasın

 Ne zamana dek altın ve gümüşün esiri kalacaksın?

 Denizi bir kovaya boşaltmaya çalışsan,

 Kovaya, ancak bir günlük ihtiyacını alırsın.    

                                            (M I /19-20)

3-Ruhsal duygular seni yüceltir:

 حس دنیا نرد بان این    جهان           

 حس   دینی   نردبان    آسمان 

صحت این حس بجوید از طبیب     

 صحت آن حس بخواهید از حبیب

Dünyalık hisler bu âlemin merdivenidir

Dini hisler göklere çıkan merdivendir

Dünyalık sıhhatini doktorlardan bul

Öteki âlemin sıhhatini erenlerden bul.

                                           (M I / 303–304)

4- Dünya uyanıklığı aldatıcıdır:

هر که بیدار است او در خواب تر   

 هست بیداریش از خوابش بتر

چون بحق بیدار نبود جان ما          

 هست بیداری چو در بندان ما

Uyanık görünen kişi aslında derin uykudadır,

Uyanıklığı, uykusundan daha beterdir,

Varlığımız Tanrı ile uyanık değilse

Uyanıklığımız, hapishanedeki uyanıklık gibidir.

                                       (M I / 409-410)

5. Aşırı madde sevgisi insanı batırır:

آب د ر کشتی هلاک کشتی است  

 آب اندر زیر کشتی پشتیی است 

باد درویشی چو در باطن بود       

 بر سر آب جهان ساکن بود

Su, gemiye girince gemi batar

Su, altına verilince gemi yüzer.

Dervişlik hevesi insanın içinde olunca

Başı suyun üzerinde yüzer.

                                       (M I / 985)

 6-İnsanın içi Tanrı nuruyla beslenir:

این برون از آ فتاب و از سها

 و اندرون از عکس انوار علی

پس نهانیها بضد پیدا شود   

چونکه حق را نیست ضد پنهان شود

  

Dışımız güneşle, Süha yıldızıyla aydınlanır

İçimiz ise ilahi nur ile aydınlanır

Sonuçta gizlilikler, zıtlıklarıyla belirlenir

Tanrı’nın zıttı olmadığından, O hep gizlidir.

                                             (MI / 1125-1131)

7- Renkli gözlüğünü çıkar:

پیش چشمت داشتی شیشی کبود        

    ز ان سبسب عالم کبودت می نمود

گر نه کوری این کبودی دان ز خویش  

 خویش را بد گو مگو کس را تو بیش

Gözüne mavi camı takmışsın

O yüzden, her şeyi mas mavi görmektesin

Kör değil isen bu maviliği kendinden bil

Kendini kötüle, başkalarını kötü görmeyesin.

                                             (MI / 1329-1330)

8-Başkalarına kötülük yapan kimse aslında kendine zarar verir:

ای که تو از ظلم چاهی میکنی   

از برای خویش دامی میکونی

گرد خود چون کرم پیله بر متن

 بهر خود چه میکنی اندازه کن

Sen! Başkalar için zulüm kuyusunu kazan kimse

Aslında sen kendine tuzak hazırlamaktasın

Kendi etrafında ipek böceği gibi sarmallar sarmaktasın

Düşün bir kez, kendine neler yapmaktasın?

                                             (MI / 1311-1312)

9-Tanrı düşüncesi boyutsal alemin dışındadır:

زیر و بالا پیش و پس وصف تن است

 بی جهت آن ذات جان روشن است

بر گشا از نور پاک شه نظر          

   تا نه پنداری تو چون کوته نظر

 Yukarı, aşağı, ön ve arka bedenin niteliklerindendir

 Ruh ise belli ki bu niteliklerin dışındadır

 O tertemiz Şahın nuruyla gözlerini aç

 Ki dar görüşlüğün yok olsun ve gerçekleri göresin.

                              (MI / 2008-2009)

10-Bazıları öteki alemi algılayamaz:

ای که اندر چشمه شورست جات 

 تو چه دانی شط و جیحون و فرات

ای که تو نا رسته از این فانی رباط

 تو چه دانی محو و سکر و انبساط

Ey bulanık sularda yuva edinmiş kimse

Sen Dicle, Ceyhun ve Fırat’ın tadından ne anlarsın?

Ey bu fani dünyanın tuzaklarından kurtulamayan kişi

Sen mahv, sakr ve inbisattan ne anlarsın?

Not: mahv = maddi bedenden yok olup manada var olmak; sakr = manevi sarhoşluk; inbisat = manevi ferahlık.                                          (MI / 2725–2726)

11- Öze gel:

بت پرستی چون بمانی در صور  

 صورتش بگزار و در معنی نگر

مرد حجی همره حاجی طلب      

 خواه هندو خواه ترک و یا عرب

منگر اندر نقش و اندر رنگ او   

 بنگر اندر عزم و در آهنگ او

گر سیاه است او هم آهنگ توست  

 تو سپیدش خوان که هم رنگ توست

Şekillerde kalırsan putperest olursun

Şekilleri bırak manaya göz at

Hacca giden hacıyla dost olursun

Hindu, Türk ya ki Arap kim olursa olsun

Onun rengine ve şekline bakmayasın

Onun iradesine ve uyumuna bakasın

Siyahî de olsa o sana uymuştur

Sen onu beyaz olarak gör çünkü o sana uymuştur.

                   (MI / 2893-2894-2895- 2896)

12-Bir diken (maddeci insan) için bu dünya yeterlidir:

خار بی معنی خزان خواهد خزان  

 تا زند پهلو ی خود با گلستان

پس خزان اورا بهارست و حیات  

 یک نماید سنگ و یاقوت ذکات

Maneviyatı olmayan diken son baharı ister

Ve bahçe kenarında bir yeri olsun ister

Bir diken için sonbahar, bahardır, hayattır

Onun gözünde yakut da, taş da hep aynıdır.

13- Kamil insanın gıdası Tanrı’nın nurudur:

قوت اصلی بشر نور خداست  

 قوت حیوانی مر و را نا سزه است

لیک از علت درین افتاد دل      

 که خورد او روز شب زین آب و گل

آن غذای خاصگان دولتست      

 خوردن آن بی گلو و    آلتست

İnsanın gerçek gıdası Tanrı’nın nurudur

Onu hayvansal gıdalarla beslemek doğrumudur?

Ne var ki hastalığından dolayı buna gönül vermiştir

Ve gece gündüz bu topraktan olanları yemektedir

Seçkin kişilerin gıdası Tanrı’nın nurudur

Onu yemek için ne bir boğaz ne de bir vasıtaya gerek vardır.

                               (M II/ 1082-1083)

13-Aşksız insankanatsız kuşlar gibidir:

هر کرا جامه ز عشقی چاک شد  

 او ز حرص و جمله عیبی پاک شد

جمله معشوقست و عاشق پرده   

 زنده معشوقست و عاشق مرده

چون نباشد عشق را پروای او   

 او چون مرغی ماند بی پر وای او

Aşktan dolayı üstü başı yırtılan kimse

Bütün hırslardan, ayıplardan paklanmıştır

Ne varsa âlemde maşuktur, âşık ise perdedir

Canlı olan maşuktur, âşık olan ise ölüdür

Aşktan haberi olamayan kimse

Kanatsız kuşlar gibi çaresizdir.

                              (M I / 22-30-31)

14-Aşk en iyi doktordur:

شاد باش ای عشق خوش سودای ما 

 ای طبیب جمله علتهای ما

 دوای نخوت و   ناموس    ما    

 ای تو افلا تون و جالینوس ما

Hoş sarhoşluğumuzun kaynağı aşkımız, mutlu ol!

Bütün hastalıklarımızın doktoru, var ol!

Böbürlenmemizin ve kendimizi üstün görme hastalığın ilacı sensin

Eflatun’umuz daCalinos’umuz da sensin.

                                          (M I / 23-24)

15-Mana alemin dili başkadır:

 

 

هر که او از هم زبانی شد جدا 

 بی زبان شد گر چه دارد صد نوا

Dildaşından ayrı kalan kimse

Yüzlerce dil bilse de yine dilsizdir.

                                        (M I / 28 )

16-Temel kural edepli olmaktır:

از خدا   جوییم   توفیق   ادب   

 بی ادب محروم شد از لطف رب

بی ادب تنها نه خود را داشت بد

 بلک آتش در همه آفاق زد

از ادب پر نور گشتست این فلک

 وز ادب معصوم و پاک آمد ملک

                                         

Tanrı’dan edepli olmayı dileyelim

Edepsiz Tanrı’nın lütfünden mahrum olur

Edepsiz sadece kendisini değil

Bütün âlemi yakar, yok eder

Edep ile gökler nurla dolar

Edep ile melekler masum ve temiz olur.

.

                                      (M I / 79-80-91)

17- Tanrı aşkı ile ilgili bir anlatım:

مجملش گفتم نگفتم از آن بیان 

 ورنه هم افهام سوزد هم زبان

Aşkı kısaca anlattım, tafsilata girmedim

Yoksa hem idrakim hem de dilim yanardı.

                                     (M I / 1758)

                                     

18-Dünyalık aşk kalıcı değildir:

عشقهای کز پی رنگی بود      

 عشق نبود عا قبت ننگی بود

Dünya renklerine ait olan aşk

Aşk değil, sonu pişmanlıktır.

                                      (M I / 205)

19-Dünya sıkıntıları özü bulmak içindir:

بهر آنست این ریاضت و ین جفا  

 تا بر آرد کوره از نقره جفا

بهر آنست امتحان نیک و بد       

 تا بجوشد بر سر آرد ز بد

Bu çabalar ve sıkıntılar ne içindir?

Gümüşün eritilmesi, cürufundan ayrılması içindir

İyinin ve kötünün sınanması ne içindir?

İyilikleri kötülüklerden ayırmak içindir.

                                       (M I / 232-233)

20- Aşk Tanrı’ya yönlendiren usturlap gibidir:

 

علت عاشق ز علتها    جداست       

   عشق اصطرلاب اسرار خداست

عقل در شرحش چو خر در گل بخفت

 شرح عشق و عاشقی هم عشق گفت

Aşk, hastalığı diğer hastalıklardan ayrıdır

Aşk, Tanrı sırlarının yol göstericisidir (usturlabıdır).

Akıl ise bu yolda çamurda saplanmış bir eşek gibidir

Aşkın ve aşığın ne olduğunu açıklayan yine aşktır.

                                          (M/110-115)

21- Halkın istekleri çocukların isteklerine benzer:

خلق اطفال اند جز مست خدا    

 نیست بالغ جز رهیده از هوا

جنگ خلقان همچو جنگ کودکان

 جمله بی معنی و بی مغز و مهان     

Erenler dışında halk huyu itibarıyla çocuktur

Gösteriş ve heveslerden kurtulmayan kimseler olgun değildir

Halkın savaşı tıpkı çocukların kavgalarına benzer

Anlamsız, mantıksızca ve iğrençtir.

             (M I / 3430-3435 )                                 

 22- Kibirli din adamın hali:

 

خویش بین چون از کسی جرمی بدید  

 آتشی در وی ز دوزخ شد پدید

حمیت دین خواند او آن کبررا          

   ننگرد در خویش نفس کبررا

Kibirli kişi, birisinin kabahatini görünce

Cehennem ateşi ile yanmaya koyulur

Kibri dinin kıvancı sanır, o adam

Kendindeki kibirli nefsini görmez olur.

                                (M I / 3347-3348)

23- Aşk bahçesindeacılardan başka meyveler de vardır:

                                                                         

باغ سبز عشق کو بی منتها ست                 

   جز غم و شادی درو بس میوهاست

عاشقی زین هر دو حالت برترست

   بی بهار و بی خزان سبز و ترست

Aşkın uçsuz bucaksız yeşil bahçelerinde

Gam ve mutluluk dışında daha nice meyveler vardır

Âşıklık bu her iki niteliklerin dışındadır

Baharsız, sonbaharsız hep yeşil ve tazedir.

                            (M I / 1793- 1794)

24- Eşlerinbirleşmesindeki ortak zevk Tanrı’ya aittir:

 مرد و زن چون یک شود آن یک توی   

 چونکه یکها محو شد آنک توی

این من و ما بهر آن بر ساختی      

       تا تو با خود نرد خد مت باختی

تا من و تو همه یک جان شوند       

       عاقبت مستغرق جانان شوند

Bir erkek ve dişinin birleşmesinden doğan birlik Sensin,

Birliklerin ortadan kalkmasıyla doğan birlik de Sensin

“Ben ve biz” kavramlarını şunun için yarattın

Ki Sen kendine bir oyun düzenleyesin

Öyle ki “sen ve ben” tam bir ruh olunca

Sevgilinin içine karışıp yok olsun.

                             (M I / 1786- 1787-1788)

25- Bu dünyada ağlamak Tanrı’nın aşkından dolyıdır:                        

چون خدا خواهد پوشد عیب کس

   کم زند در عیب معیوبان نفس

چون خدا خواهد که مان یاری کند

 میل ما را جانب زاری کند

هر کجا آب روان سبزه   بود      

 هر کجا اشکی دوان رحمت شود

Tanrı birisinin ayıplarını örtmek istediğinde

Onun ayıplarına hiç bakmaz, aldırmaz

Tanrı bizimle dost olmak istediğinde

Bizim ağlamamızı, inlememizi sağlar

Suyun aktığı yerde nasıl ki sebzeler yetişir

Gözyaşların aktığı yerde Tanrı’nın rahmeti yetişir.

                          (M I / 816- 81-820)

                              

26- Acı olmadan huzura kavuşulmaz:

رنج و غم را حق پی آن آفرید 

 تا بدین ضد خوش دلی آید پدید

پس نهانیها بضد پیدا شود    

   چونک حق را نیست ضد پنهان بود

Gamı, kederi Tanrı neden yarattı?

Zıddı olan gönül mutluluğu ortaya çıksın diye

Yani gizli olanlar zıtlarıyla ortaya çıkar

Tanrı’nın zıddı olmadığı için O gizlidir.

                               (M I / 1130-1131)

                                 

27-İlim hikmetin kaynağıdır:

خاتم ملک سلیمانست علم         

 جمله عالم صورت و جانست علم

منبع حکمت شود حکمت طلب   

 فارغ آید او ز تحصیل و سبب

Bilgi Süleyman’ın mülkünün mührüdür

Bütün âlem şekil ise de özü ilimdir

Hikmeti arayan hikmetin kaynağı olur

O nedenliklerden ve tahsilden kurtulur.

                (M I / 1030-1063)

 28- Varlığınla insanları kıskandırma:

دانه باشی مرغانت بر چنند  

 غنجه باشی کودکانت بر کند

دانه پنهان کن بکلی دام شو    

 غنجه پنهان کن گیاه بام شو

Tohumlar gibi dizilirsen kuşlar yutar seni

Goncalar gibi görünürsen, çocuklar koparır seni

Tohumlarını gizle, tuzaklar gibi örtün

Goncalarını sakla, damdaki otlar gibi gizlen.

                          (M I / 1833-1834)

29- İnsanın ilmi denizden bir damla gibidir:

قطره دانش که بخشیدی پیش  

 متصل گردان بدریاهی خویش

قطره علمست اندر جان من   

 وا رهانش از هوا وز خاک تن

Tanrım bana huzurundan bir damla bilgi verdin

Denizlerine kavuştur onu

Ruhumda bir damla ilim var

Vücudun toprağından ve rüzgârlardan koru onu.

                            (M I / 1882-1883)

30- Alçak gönüllü ol:  

تن قفس شکلست تن شد خار جان    

 در فریب داخلان و   خارجان

تا توانی بنده شو سلطان مباش      

   زخم کش چون گوی شو چوگان مباش

Beden kafes gibidir, ruha diken olur

Dış ve iç âlemin oyunlarıyla harap olur

Yapabilirsen kul ol, sultan olma

Top misali darbeleri al, topa vuran olma.

                          (M I / 1849-1868)

31- Her gönül Tanrı’nın emirlerini kabul etmez:

در وجود آدمی جان و روان  

 می رسد از غیب چون آب روان

امر حق را باز جو از واصلی

 امر حق را نیابد هر د لی

                              

İnsanın bedenine ruh akar durur

Gaip âleminden akıp gelir sular gibi

Tanrı dostundan Hak’ın buyruklarını öğren

Zira her gönüle ulaşamaz buyrukları.

                      (M I / 2222-2229)

32- Bilgi ruhsal amaç için yararlıdır:

علمها ی   اهل دل   حمالشان       

 علمهای اهل تن احمالشان

علم چون بر دل زند یاری بود      

 علم چون بر تن زند باری بود

Gönül dostlarının ilmi, onları yüceltir

Dünyalık insanlara ise yük olur

İlim ruha hitap edince dost olur

İlim, maddi isteklere yönelince yük olur.

                           (M I / 3446- 3447)

33- Her gece ruhlarımız beden kafesinden çıkarlar:

گر هزاران دام باشد در قدم       

   چون تو با ما ای نباشد هیچ غم

هر شبی از دام تن ارواح را     

    می رهانی می کنی الواح را

می رهند ارواح هر شب زین قفص

 فاراغان از حکم و گفتار و قصص

شب ززندان بی خبر زندانیان     

   شب ز دولت بی خبر   سلطانیان

نی غم و اندیشه سود و زیان      

   نی خیال این فلان و ان   فلان 

حال عارف این بود بی خواب هم 

   گفت ایزد ‘هم رقود’  زین مرم

Her adımda binlerce tuzak bulunsa da

Sen bizimle olunca gam, keder olmaz

Her gece vücut tuzağından ruhlarımızı

Serbest bırakıp mezarın kapaklarını açarsın

Her gece ruhlar bu kafesten çıkıp

Kurtulurlar emirlerden, konuşmalardan ve hikâyelerden

Geceleyin esirler zindandan bihaber olurlar

Geceleyin sultanlar saltanatlarından bihaber olurlar

Ne kazanç, ne kayıp etme kaygıları kalmaz

Hür olurlar bütün hayallerden

Erenlerin hali ise uyumadan bu türdendir

Tanrı’nın dediği gibi, “Onlar uykuda da uyanıktır”.

                        (M I / 387-388-389-390-392)

                            

34- Bu dünyanın Tanrı gözünde pek değeri yok:

صد چون عا لم در نظر پیدا کند     

    چون که چشمت را بخود بینا کند

گر جهان پیشت بزرگ و بی بنیست  

   پیش قدرت ذره می دان که نیست

Sana yüzlerce âlemi göz önüne serince

Kendi gözüyle görmeni sağlar Tanrı

Sana bu âlem uçsuz bucaksız görünebilir

Fakat kudretin gözünde değeri olmayan bir zerreciktir.

                                  (M I / 523-524)

35- Tanrı çalışmamız için iki el verdi:

خواجه چون بیلی بدست بنده داد   

 بی زبان معلوم شد اورا مراد

گرتوکل می کنی در کار کن      

   کشت کن پس تکیه بر کردار کن

Eğer patron birisinin eline beli verirse

Konuşmadan anlaşılır onun isteği

Eğer tevekkül edeceksin hep çalış, çabala

Tarlayı ek ve sonra Tanrı’dan bekle.  

                         (M I / 932-947)

36- Toprak gibi yumuşak ol:

از بهاران کی شود سرسبز سنگ 

 خاک شو تا گل بروی رنگ رنگ

Sert kayalar hiç yeşerir mi gelen baharlarda?

Sen toprak gibi ol ki renkli çiçekler açılsın bahçende.

                                   (M I / 1911)

37- Aşk denizine dal ve benliğini teslim et :

محو می باید نه نحو اینجا بدان  

   گر تو محوی بی خطرآب ران

آب دریا مرده را برسر نهد     

    ور بود زنده ز دریا کی رهد

Öteki âlemde dilbilgisi değil mahvolmak geçer

Eğer benlikten sıyrıldıysan korkmadanatla denize

Deniz suyu ölüyü başına koyar

Canlı kalan ise denizden kurtulamaz.

                       (M I / 2841-2842)

38- Namazlar seni korur:

باد خشم و باد شهوت باد آز   

 برد او را که نبود اهل نماز

Namaz kılmayanlara sarar öfke hali

Şehvet hali ve istekler hali

                                    (M I / 3796)

                       

39- Çok yemekyüktür:

نان گلست و گوشت کمتر خور از این 

 تا نمانی همچو گل اندر زمین 

Ekmek ve eti az ye zira topraktır onlar,

Çamur gibi saplanıp kalmayasın toprakta.

                  (M I / 2872)

40- Fiziksal duygular aldatıcıdır:

آنچ تو گنجش توهم می کنی   

 زآن توهم گنج گم می کنی

Sen neyi hazine olarak düşlersen

O hazineyi aynı düşünceyle yitirirsin.

                                     (M I / 2425)

41- Birsamimi dua:

ای خدا جانرا تو بنما آن مقام   

   که درو بی حرف می روید کلام

Tanrım ruhumu öyle bir makama ulaştır ki

Orada sözler söylenmeden ortaya çıksın.

                            (M I / 3062)

42- Bütün seslerTanrı’nın sesini hatırlatır:

ما چو ناییم و نوا درما ز توست

   ما چو کوهیم و صدا در ما ز توست

 Biz ney gibiyiz ve içindeki ses senin sesindir

 Biz bir dağız ve yankılanan ses senin sesindir.

                         (M I/ 599)

43-Bu kafesten kurtul:

مکر ها در کسب دنیا باردست 

 مکرها در ترک دنیا واردست

این جهان زندان و ما زندانیا ن 

 حفره کن زندان و خود را ور رهان

Dünya kazancı için yapılan hileler boştur

Dünya sevgisini azaltan hileler ise hoştur

Bu dünya zindandır, biz ise esiriyiz

Bu zindandan çıkıp kendimizi kurtarmalıyız.

                        (MI / 980-981)

44-Çok az insan kabahatini bilir:

زاغ اگر زشتی خود بشناختی            

همچو برف از درد و غم بگداختی

Eğer bir karga çirkinliğini idrak etseydi

Gam ve kaygı yüzünden buz gibi erirdi.

                        (M I / 2332)

45-Ölümü tatlı hale getir:

این همه غمها که اندر سینهاست     

    از بخار و گرد بود باد ماست

دانک هر رنجی ز مردن پاره ایست  

 جز مرگ از خود بران گر چاره ایست

چون ز جز مرگ نتوانی گریخت   

    دانک کلش بر سرت خواهند ریخت

جز مرگ ار گشت شیرین مر ترا    

   دانک شیرن می کند کل را خدا

İçimizde bulunan bütün bu dertler ve gamlar

Hep heveslerimizin dumanlarından ve ateşinden doğar

Bilin ki her üzüntü ölümün bir parçasıdır

Çaren varsa bu ölümün parçalarından sakın

Eğer bu parçalardan kaçışın yok ise

Ölümün tümünü senin başına dökerler

Ölümün parçaları sana hoş görünmeye başlarlarsa

Tanrı ölümün tümünü senin için tatlılaştırır.

                            (M I / 2296-2297-2298)

46- Tanrı ruhun yaşam kaynağıdır:

 

آنچنانکه پرتوی جان بر تن است       

   پرتوی جانانه بر جان من است

جان جان چو وا کشد پارا ز جان   

   جان چنان گردد که بی جان تن بدن

چو تو نه دهی راه جان خود برده گیر 

   جان که بی تو زنده باشد مرده گیر

Ruhun ışığı nasıl ki bedene can vermekte

Sevgilinin ışığı da benim ruhuma can vermekte

Canların canı ruhumdan ışığını çekince

Ruhum cansız bir beden gibi olur gider

Sen (Tanrım) ruhuma ulaşma yolunu açmazsan

Sensiz can nasıl yaşasın, ölür gider.

                          (M I / 3273-3274- 3907)

                   

47- Kadın doğurabildiği için Tanrı’nın nurudur:

پرتو حقست آن معشوق نیست  

 خالقست آن گویا مخلوق نیست

Kadın Tanrı’nın nurudur, sadece sevgili değil

O yaratıcı olduğundan, yalnızca yaratıcı değil.

                            (M 1/ 2437)

48- İlim Tanrı’nın sarayıdır:

گر بجهل آییم آن زندان اوست   

 و بعلم آییم آن ایوان اوست

Cehalete düşmek, Tanrı’nın zindanına düşmektir

İlme yönelmek, Tanrı’nın sarayına girmektir.

49- Tanrım keremini bizden esirgeme:

باد ما و بود ما از داد تست   

 هستی ما جمله از ایجاد توست

لذ ت هستی نمودی نیست را 

 عاشق خود کرده بودی نیست را

لذت انعام خود را وا مگیر  

   نقل و باده و جام خود را وا مگیر

Heveslerimiz ve varlığımız hep Senin eserindir

Varlığımızın yaradılışı da Senin eserindir

Yok olan varlığımıza var olma lezzetini verdin

Yok olan varlığımızı aşka yöneltin

Lütfunun lezzetini bizden esirgeme

Aşk şarabını ve mezesini bizden esirgeme.

                         (M 1 / 605-606-609)                              

50- Helal lokma ye ki ilim elde edesin:

علم وحکمت زاید از لقمه حلال  

 عشق و رقت آید از لقمه حلال

لقمه تخمست و برش اندیشها    

 لقمه بحر و گوهرش اندیشها

İlim ve hikmet helal lokmadan doğar

Aşk ve zarafet de helal lokmadan doğar

Lokmalar tohum ise, düşünceler onun ürünüdür

Lokmalar eğer deniz ise, fikirler onun incileridir.

                     (M 1 / 1644-1647)

51- Aşk meyveleri ölümsüzdür

                           

                   باغ سبز عشق کو بی منتهاست     

  جز غم و شادی در و بس میو هاست

عاشقی زین هر دو حالت برترست

 بی بهار و بی خزان سبز و ترست

   Yemyeşil olan aşk bahçesi solmaz, hep tazedir

    Gam ve mutluluğun dışında onda nice meyveler vardır

   Aşk duygusu, bütün bu hallerden daha üstündür

   Onda ne baharın ne de sonbaharın kaygısı vardır.

                             (M I / 1793-1794)                          

Masnevi II

1-        Her şey öteki âlemden yansır:

لفظ چون وکرست و معنی طایرست

 جسم جوی و روح آب سایر ست

او روانست و تو گویی واقف است  

   او دوانست و تو گوی عاکف است

Kelimeler yuvalar gibidir, içindeki anlamlar ise kuş gibidir

Vücut ırmak ise, ruh içine akan su gibidir

İçine akan su akmakta, sen durgun sanırsın

Su akar durur ama sen, “Bu durgundur” dersin.

                               (M II / 3292-3293)

2-        Her şeyin özü o âlemdedir:

قشرها بر روی این آب روان         

 از ثمار باغ غیبی شد   دوان

قشر ها را مغز اندر با غ جو        

    زآنک آب از باغ می آید بجو

Akan su üzerideki meyve kabukları

Görsel olmayan bahçenin meyvelerine aittir.

Kabukların aslını bahçede ara

Zira akan su bahçeden ırmağa gelmektedir.

                               (M II / 3297-3298)

3- Eğer düşüncelerin gül gibi ise sen gül bahçesisin:

ای برادر تو همه اندیشه ای   

 ما بقی تو استخوان و ریشه ای

گر گلست اندیشه تو گلشنی  

   وربود خاری تو همه گلخنی

Ey kardeşim! Sen tepeden tırnağa kadar düşüncesin

Gerisi kemikler ve dokulardan ibarettir

Eğer düşüncelerin gül gibi ise, sen bir gül bahçesisin

Eğer diken gibi ise, sen yakılmaya hazır dikenliksin.

                     (M II / 277-278)

                                

4-Günahların affı için Tanrı’ya ağla:

 

زابر گریان شاخ سبز و تر شود

 زآنک شمع از گریه روشن تر شود

Ağlayan bulutlarıyla dallar, yapraklar yeşerir

Mumlar ağladıkça alev alır, parlar.

                     (M II/ 480)

               

5- İnsanın gerçek gıdası Tanrı’nın nurudur:

قوت اصلی بشر نور خداست      

      قوت حیوانی مر و را نا سزه است 

لیک از علت درین افتاد دل      

 که خورد او روز شب زین آب و گل

آن غذای خاصگان دولتست      

 خوردن آن بی گلو و    آلتست

İnsanın gerçek gıdası Tanrı’nın nurudur

Onu hayvan gıdasıyla beslemek doğru mudur?

Ne var ki düşkünlüğü dolaysıyla böyle olur

Yani gündüz gece bu toprak ve suya esir olur

Üstün insanın gıdası yüceliktir, ululuktur

Onları yemek için ne bir boğaz ne de aygıt gerekir.

                               (M II/ 1082-1083)

6- Güneş yarasa ile dost olur mu hiç?

گر خفاشی را ز خورشیدی خوریست

 آن دلیل آمد که آن خورشید نیست

نفرت خفاشکان   باشد   دلیل          

 که منم خورشید تابان جلیل

Eğer bir yarasa güneşten beslenmeye başlarsa

Belli ki artık o güneş, güneş değildir

Yarasa eğer güneşten nefret ediyorsa

Belli ki güneş artık parlayan gerçek güneştir.

                              (M II / 2084-2085)

7- Bir insanda Tanrı’nın lanetinin belirtisi:

لعنت این باشد که کَژبینش کند   

 حاسد و خودبین و پر کینش کند

Tanrı’nın lanetlediği insan her şeyi ters görür

Tanrı onun içini bencillik ve kin ile doldurur.

                             (M II / 2513)

8-Aşk bütün inançların üstündedir:

ملت عشق از همه دینها جداست 

 عاشقان را ملت و مذهب خداست

Âşık olan topluluk bütün dinlerin ötesindedir

Âşıkların dini ve milleti sadece Tanrı’dır.

                                     (M II / 1770)

9- Sofi ve bilim adamı:

دفتر صوفی سواد و حرف نیست

 جز دل اسپید چون برف نیست

زاد    دانشمند   آثار     قلم        

 زاد صفی چیست آثار قد م

Sofinin defteri mürekkep ve harflerden oluşmaz

Sofinin gönlü kar gibi saf ve bembeyazdır

Akıllı bilim adamlarının eserleri ise kalemin ürünüdür

Sofinin eseri ise mürşit adımlarının izleridir.

                                    (M II / 159-160)

10- Mana gözünü aç ki taşlar yerine cevherler göresin:

این همه عالم طلبگار   خو شند     

   و ز خوش تزویر اندر آتشند

طالب زر گشته جمله پیر و خام    

   لیک قلب از زر نداند چشم عام 

 صبح کاذب را ز صادق وا شناس    

 رنگ می را باز دان از رنگ کاس

تا بود کز از دیدگان هفت رنگ    

    دیده پیدا کند صبر و درنگ 

رنگها بینی بجز این رنگها  

    گوهرها بینی بجای سنگها

گوهر چی بلک دریای شوی  

 آفتاب چرخ پیمایی    شوی

Bu alemdekiler hoş şeylerin peşindedirler

Ve mutlu eden sahte şeylerin ateşinde yanmaktadırlar

İhtiyarlar ve olgun olmayanlar hepside altın derdindedirler

Sahte ve gerçek altını ayırt edemeyen nice gözler var

Yalancı sabah ile gerçek tanı fark etmeyenler var

Şarabın rengini kadehin renginden ayıramayanlar da var

Gözün bu yedi renkten kurtulup

Sabır ve bekleyişle başka bir görüş oluştur

Ki bu renklerden başka renkler göresin

Taşlar yerine cevherler göresin

Cevher yerine belki bir deniz olasın

Gökleri saran bir güneş gibi olasın.

                          (M II / 743- 744- 755–756- 757–758)

11-Sofinin bedeni hedeftir, ruhu değil:

هست آن آهن فقیر سخت کش 

 زیر پتک و آتش است او سرخ خوش

پس نظر گاه شعاع آن آهنست 

 پس نظر گاه خدا دل نی تن است

  

Zorlukları çeken sofinin bedeni demir gibi serttir

Darbeler ve ateş altında kızarsa da o mutludur

Onun demirden bedeni Tanrı nurunun hedefidir

Yani Tanrı’nın bakış odağı onun gönlü değil bedenidir.

                         (M II / 830-838)

12- Neyi ekersen Tanrı için ek:

کار عارف راست کو نه احولست

 چشم او بر کشتهای اولست

گر بروید ور بریزد صد گیاه        

 عاقبت بروید آن کشت اله

 کشت اول کامل و بگزیده است 

 تخم ثانی فاسد و پوسیده است

هر چه کاری از برای او بکار 

 چون اسیر دوستی ای دوستدار

Arif olan şaşı olmadığı için işleri düzgün olur

Onun gözü ilk ekilen tohumlarda ve ürünlerde olur

Yüzlerce ekinler bitse ve dökülse de

Sonunda Tanrı’nın ilk ekilenleri hâkim olur

İlk tohumlar kâmil ve kalcıdırlar

İkinci tohumlar çürük ve bozuk olur

Neyi ekeceksen Tanrı için ek

Zira sen o Sevgilinin tutsağısın ve dostusun.

                          (M II / 1052- 1057- 1059-1063)

13-İnançsız kişi evdeki örümcek gibi habersizdir:

آدمی داند که خانه حادثست       

   عنکبودی نه در وی عابثست

کرم کاندر چوب زاید سست حال

 کی بداند چوب را وقت نهال

ور بداند کرم از   ماهیتش       

   عقل باشد کرم باشد صورتش     

گرچه عقلت سوی بالا می پرد     

 مرغ تقلیدت بپستی می چرد

علم تقلیدی وبال جان ماست         

 عاریه ست و نشسته کآن ماست

زین خرد جاهل همی باید شدن    

    دست در دیوانگی باید زدن

İnsan bir evin başkası tarafından yapıldığını bilir

Eve yerleşmiş mutlu bir örümcek bunu bilmez

Dallarda doğup ağır ağır büyüyen böcekler

Dalın körpe fidanlık zamanını de bilmezler

Eğer böcekler dalların mahiyetini bilseler

Onlar akıl kesilir, şeklen böcek olsalar da

Aklın hep yukarıya çıkmak istese de

Senin yapay kuşun (beyin) hep yerde yemlenmek ister

Maddi akla esir olmaktansa cahil kalmak daha iyi

Geçici akla sahip olmaktan ise deliliği tercih etmek daha iyi.

          (M II / 2320- 2322-2323-2326-2327-2328)

14-Tamah ilmi yok eder :    

 

 جهل را بی علتی عالم  کند        

    علم را علت کژ و ظالم کند

Tamahsızlık insanı âlim yapar

Tamah ise ilmi saptırır ve zalim yapar.

                         (M II / 2752)

 

15- Maddi duyularından birisi kontrol edilince ötekiler de teslim olur:

چون یکی حس در روش بگشاد بند 

 ما بقی حسها همه مبدل شوند

چون یکی حس غیر محسوسات دید 

 گشت غیبی بر همه حسها پدید

حسها با حس تو گویند     راز    

 بی زبان و بی حقیقت بی مجاز

Duygulardan birisi Tanrı yolunda bağını çözünce

Öteki duygular da birer birer çözülür

His edilmeyen nesneyi tek bir duygu görünce

Gaip âlemin diğer öğeleri de birer birer çözülür

Duyguların diğer duygularına sırlar açar

Dili, gerçekleri ve gücü kullanmadan.

                             (M II / 3340-3341-3346)

16- Fiziksel olarak insan hayvan, ruhsal olarak insan melektir:

تو بتن حیوان بجانی از ملک   

 تا روی هم بر زمین هم بر فلک

ما همه مرغ آبیانیم ای غلام   

   بحر می داند زبان ما تمام

Sen beden olarak hayvan fakat ruh olarak meleksin

Böylece hem yerde hem gökte yürümektesin

Ey kul! Biz hepimiz su kuşuyuz

Deniz bizim dilimizden anlar.

                              (M II / 3776- 3779)

17- Tamahinsanın ahlakını bozar:

صاف خواهی چشم وعقل و سمع را 

 بر دران تو پردهای طمع را

 Gözün, aklın ve kulağın arık kalmasını istiyorsan

Tamahın perdelerini parçala yırt ve at.

                               (M II / 569)

 18-Nebula, Tanrı rüzgârının emrindedir:

این جهان نیست چون هستان شده     

   وآن جهان هست بس پنهان شده

خاک بر باد ست بازى می کند        

     کژ نمایی پرده سازی می کند

چشم حس اسب است و نور حق سوار

   بی سواره اسب خود نآید بکار

دست پنهان و قلم بین خط گزار       

   اسپ در جولان و نا پیدا سوار

 تیر پران بین و نا پیدا کمان             

 جانها پیدا و پنهان جان جان

Bu alem var olduğundan beri yoktur

Öteki âlem var ama görünürde yoktur

Toz, toprak havaya yüklenmiş oyun oynuyor

Her şeyi ters gösterip hileleri düzenliyor

Maddi göz at ise, süvarisi Tanrı’nın nurudur

Süvarisiz at bir işe yaramaz ki

El gizlidir fakat bakın yazılar yazılmakta

At hareket halinde fakat süvari görünmemekte

Ok uçuş halinde, yay ise görünmemekte

Canlar ortada fakat canların canı ise gizlenmekte.

                              (M II / 1280-1281-1285- 1286-1303-1304)

19- Ölümdensonra gerçek dostun Tanrı nurudur:

روز مرگ این حس تو باطل شود 

 نور جان داری که یار دل بود

آن زمان که این جان حیوانی نماند 

 جان باقی بایدت بر جا نشاند 

 Öldüğünde bu hisler yok olur

Ruhun nuru ise gönlünün dostu olur

Bu hayvansal can kalmayancı

Cana can katan başka bir can lazım olur.

                             (M II / 940-943)

20- Gerçek sultan:

شاه آن دان کو ز شاهی فارغست      

   بی مه و خورشید نورش بازغست

مخزن آن دارد که مخزن ذ ات اوست

   هستی آن دارد که با هستی عدوست

پس بدآن مشغول شو کآن بهترست  

     تا ز تو چیزی برد کآن کهتر ست

Gerçek padişah, padişahlığı olmayandır

Aysız ve güneşsiz nuru ışıldamaktadır

Özü hazine olan kişi asıl hazine sahibidir

Kendi varlığı ile düşman olan kişi asıl varlıktır

Öyle ise yararlı olan şeylerle uğraş, zararın olmaz

Yararsız olanları yitirsen de üzüntün olmaz.

                                     (M II / 1469-1470-1507)

21- Tanrı rahmetine hak etmek için mütevazı ol:

آب رحمت بایدت رو پست شو 

 و آنگهان خور خمر رحمت مست شو

چرخ را در زیر پا آر ای شجاع

 بشنو از فوق فلک بانگ سماع

پنبه واسواس بیرون کن ز گوش

 تا بگوشت آید از گردون خروش

Tanrı rahmetini arıyorsan alçak gönüllü ol

Sonra Tanrı’nın rahmet şarabından iç sarhoş ol

Ey cesur kişi! Ondan sonra âlemi ayağın altına al

Sonra göklerin ötesinden sema seslerini duyu

Vesveseler ve şüphelerin pamuğu kulağından çıkar

Ve göklerin ta ötesinden gelen gürültüleri duyu.

                           (M II / 1940-1943-1944)

22- Aşk ölüleri canlandırır:

از محبت تلخها شیرین شود 

 از محبت مسها زرین شود

از محبت دردها صا فی شود 

 از محبت درد ها شافی شود

از محبت مرده زنده می کند   

 از محبت شاه بنده می کند

Aşktan dolayı acılar tatlı olur

Aşktan dolayı pirinç madeni altın olur

Aşktan dolayı tortular yok olur

Aşktan dolayı dertler, kederler yok olur

Aşktan dolayı ölüler dirilir, var olur

Aşktan dolayı sultanlar yıkılır, kul olur.

                        (M II / 1529-1530-1531)

23- Bu dünya öteki alemin bahçesinden bir yapraktır:

سوی شهر از باغ شاخی آورند        

       باغ و بستان را کجا آنجا برند

خاصه باغی کین فلک یک برگ اوست

 بلک آن مغز است وین دیگر چو پوست

Şehre bahçeden bir tek dal getirebilirler

Bahçe veya bostanı şehre götürmezler

Bilhassa o bahçeden ki bu âlem onun bir yaprağıdır

 O âlem sanki özüdür ve bu âlem ise postudur.

                       (M II / 3230-3231)

24-      Ruhun milliyeti yoktur:

روح با عقل است و با علم است یار

   روح را با ترکی و تازی چه کار

Ruh ilimle ve akılla dosttur

Onun Türk ile Arap ile işi yoktur.

                        (M II / 56)

25-      Şekillerinsarmallarına saplanıp kalma:

چند بازی عشق با نقش سبو    

 بگزر از نقش سبو رو آب جو

صورت ظاهر فنا گردد بدان  

   عالم معنی بماند جاودان

Ne zamana dek sürahinin süslerine âşık kalacaksın?

Sürahinin süslerinden kurtul ve gidip suyu bul

Görünen şekiller, süsler yok olur

Ama mana âlemi ebedi kalır.

                        (M II / 1021-1020)

26-      İlahi sırlar ortaya çıkınca akıl durur:

نفس با نفس دیگر چون یار شد   

عقل جزوی عاطل و بیکار شد

Fiziksel beden, ruhsal varlığınla dost olunca

Bireysel akıl durur ve işlemez olur.

                       (M II / 21)

 

 

27- Bireysel can evrensel canın emanetini taşır:

 

تاب نور چشم با پیه است جفت  

   نور دل در قطره خونی نهفت

شادی اندر گرده و غم در جگر   

 عقل چون شمعی درون مغز سر

جان کل با جان جزو آسیب کرد   

 جان ازو دری ستد در جیب کرد

Gözün nuru içindeki yağıyla dost olmuştur

Gönlün nuru bir damla kanda saklanmıştır

Mutluluk böbrekte ve gam ise ciğerde saklanmıştır

Akıl ise bir mum gibi beyinde saklanmıştır

Evrensel can bireysel canıyla buluşunca

Beden bir ince istedi, evrensel can cebine koydu.

                          (M II / 1180-1181-1183)

28-Ruhsal hisler hakkında:

پنج حسی هست جز این حس        

 آن زر سرخ و ین حسها چو مس

حس ابدان قوت ظلمت می خورد  

 حس جان از آفتابی می چرد

Bu duyulardan başka beş duyu daha var

Dünyalık hisler bakır gibi, diğerleri ise kırmızı altın gibi

Fiziksel duyular karalıktan beslenir

Ruhsal duyular ise ebedi güneşten beslenir.                                                                                         

                        (M II / 49-51)

29-Sağlam bir gönül doğruyu yanlıştan ayırt edebilir:

چون شود از رنج و علت دل سلیم

 طعم صدق و کذ ب را باشد علیم

Gönül kaygılardan ve gamlardan kurtulunca

İyi gıdayı, kötü gıdadan ayırabilir.

                       (M II / 2738)

Mesnevi III

 

1- Savaşlar barışı öğretir:

جنگهای خلق بهر خوبیست

 برگ بی برگی نشان طوبیست

خشمهای خلق بهر آشتیست

   دام راحت دایما بی راحتیست

Halkın savaşlarının iyi yönü de vardır

Yapraksız kalan ağaçlar yeni yaprakların belirtisidir

Halkın öfkesi barışın müjdecisidir

Rahatın tuzağı hep rahatsızlıktır.

                                              (M III/ 989- 990)

 

2-Gözyaşları günahları siler atar:

 

این نجاسه ظاهر از آبی رود  

 آن نجاسه باطن افزون می شود

جز با آب چشم نتوان شستن آن 

 چون نجاست بواطن شد عیان

Görünen kir suyla temizlenebilir

Ama iç kirlilik devam eder

İç kirlilik ortaya çıkınca

Ancak gözyaşlarıyla silinebilir.

                                             (M III / 2092-2093)

3- Dünya düşkünü hiç bir şeye sahip olmadığı halde hırsızlardan korkar:

 

عور می ترسد که که دامنش برند

   دامن مرد برهنه کی درند

مرد دنیا مفلس است و ترس ناک

 هیچ اورا نیست ‘ از دزدانش باک

او برهنه آمد و عریان رود     

    وز غم دزدش جگر خون می شود

Çıplak kişi elbiseleri yırtılır diye kaygılanır

Fakat çıplak olanın elbisesi nasıl yırtılır?

Dünyalık insan yoksul ve korkaktır

O hırsızlardan da hep korkar

O bu âleme çıplak gelir, çıplak gider

Ama hırsızlardan da ödü patlar.

                                              (M III / 2631-2632-2633)

3-        Öteki âlemi bilmeyen kişi bu aleme bağlıdır:

چون جنین کش می کشد بیرون کرم

 می گریزد او سپس سوی شکم

که اگر بیرون افتم ز شهر و کام    

   ای عجب بینم بدیده این   مقام

آن جنین هم غافلست از عالمی   

     همچو جالینوس او نا محرمی

او نه داند کآن رطوباتی که هست   

   آن مدد از عالم بیرونست 

آ نچنان چار عنصر در   جهان 

       صد مدد آرد ز شهر لا مکان

Kerim sahibi cenini dışarıya çekmek ister

Cinin ise geri kaçıp annesinin karnına yapışır

Şöyle der, “Eğer bu yerden ve yuvadan çıkarsam

Bir daha dünya gözüyle bu yeri hiç göremem”

Cenin bilmez dışarıdaki dünyayı ve bu âlemi

Tıpkı Calinus gibi o da bilmez başka âlemi

Bilmez ki gelen yemekler, gıdalar

Dışarıdaki âlemden gelmektedir ona

Aynı şekilde dünyadaki dört unsur

Görülmeyen âlemden yüzlerce yardım alırlar.

                            (M III/3964- 3966- 3969- 3970- 3971)

5- Bu dünyanın şekilleri aldatıcıdır:

گر ز صورت بگذ ر ید ای دوستان

   جنتست و گلستان در گلستان

صورت خود چون شکستی سوختی 

 صورت کل را شکست آموختی

Dostlar! Şekillerden öteye geçince

Nice cennetler, bahçelerin içinde nice bahçeler görürsünüz

Kendi şeklini yakıp, yok edince

Evrensel şekillere teslim olursunuz.

                                         (M III / 578-579)

6- Şüphe tek kanatlı bir kuş gibidir:

 

علم را دو پر گمان را یک پر ست    

      ناقص آمد ظن بپرواز ابترست

مرغ یک پر زود افتد سر نگون     

      باز بر پرد دو گامی یا فزون 

چون ز ظن وا رست علمش رو نمود  

   شود دو پر آن مرغ یک پر پر گشود

Hayal tek kanatlı, ilim ise çift kanatlı bir kuştur

Şüpheler zayıftır ve uçuşlara engel olurlar

Tek kanatlı kuş, çok geçmeden baş aşağıya düşer

Tekrar uçarsa da iki adım sonra düşer

Şüphelerden kurtulunca ilim doğar

İki kanatlı kuş olup tekrar uçar.

                                     (M III / 1510-1511-1513)

7- Tanrı hiçbir şeyi boşuna yaratmadı:

 

حق تعالی گر سموات آفرید     

     از برای دفع حاجات آفرید 

هر کجا دردی دوا آنجا رود     

    هر کجا فقری نوا آنجا رود

عبرت و بیداری از یزدان طلب 

   نه از کتاب و از مقال و حرف و لب

Yüce Tanrı eğer gökleri yaratmış ise

İhtiyaçları gidermek için yaratmıştır

Nerede hastalık varsa ilaç oraya gider

Nerede yoksulluk varsa yardım oraya gider

İbreti ve uyanıklığı Tanrıdan iste

Kitaptan, sözlerden veya harflerden isteme.

                                  (M III / 3209-3210-3271)

8- Neden Tanrı aşığı mutlu değil?

 

هر زمان گوید بگوشم بخت نو         

   که ترا غمگین کنم غمگین مشو

من تو را غمگین و گریان زآن کنم   

 تا کت از چشم بدآن پنهان کنم

Her zaman yeni kaderim kulağıma şöyle seslenir

“Ben seni üzeceğim ama sen üzülme

Ben seni ağlatacağım ve üzeceğim

Zira seni kem gözlülerden koruyacağım”

                                   (M III / 4149-4150)

9- Manevi yoksulluktan kork, maddi yoksulluktan değil:

می کشد شیر قضا در بیشها      

 جان ما مشغول کار پیشها

آن چنان کز فقر می ترسند خلق   

 زیر آب شور رفته تا بحلق

گر بترسندی از آن فقر آن آفرین   

 گنجها شان کشف گشتی در زمین

Kaderin aslanı bizi hızla ormanlara çekmekte

Ama canımız dünyalık kazancıyla oyalanmakta

Öyle ki halk yoksulluktan korkmakta

Ve git gide gırtlağa kadar borçlara batmakta

Yoksulluktan değil de Tanrı’dan korksalardı

Yeryüzünde hazinelerini keşfederlerdi.

                                   (M III / 2204-2205-2206)

10- Bu dünya görüldüğü kadar geniş değildir:

انبیا را تنگ آمد این   جهان         

   چون شهان رفتند اندر لا مکان    

غفلت از تن بود چون تن روح شد   

    بیند او اسرار را بی هیچ بد

جسم بند آمد فراخ و سخت تنگ     

     خنده او گریه فخرش جمله ننگ

Peygamberlere bu âlem dar geldi

Padişahlar gibi öteki âleme göçtüler

Gaflet bedenden doğar, beden ruh olunca

Sırları hatasız ve tam görülür

Beden dar ve sıkışıktır bu âlemde

Gülmek, ağlamaktır; kıvancı ise hep utançtır.

                                     (M III / 3538-35666-3544)

 11- Bütün dualar sonunda aynı yerde birleşir:

 

مد حها شد جملگی    آمیخته       

     کوزها در یک لگن در ریخته

ز آنکه ممد و ح جز یک بیش نیست 

 کیشها زین روی جز یک کیش نیست

Bütün dualar bir biriyle karıştı

Bütün sürahiler bir leğene boşaldı

Zira Övülen Varlık birdir, fazla değildir

Dinler de böylece bir tek dindir.

                                    (M III / 2123-2124)

12- Sesiz seyahat:

از ره و منزل ز کوتاه و دراز   

   دل چه داند کوست مست دلنواز

آن دراز و کوته اوصاف تنست   

 رفتن ارواح دیگر  رفتنست

تو سفر کردی ز نطفه تا بعقل     

 نه بگامی بود نی منزل نه نقل  

 Sevgiliye âşık olmuş bir gönül

Yoldan, hedeften, yakınlık ve uzaklıktan ne anlar?

Uzaklık ve yakınlık bedenin nitelikleridir

Ruhların gidişi ise bir başkadır

Sen bir spermden akla doğru yürüdün, bu hale geldin

Ne bir yere kondun, ne yürüdün, ne de göç ettin.

                                 (M III / 1977-1978-1979)

13- Aşk aşkıdoğurur:

هیچ عاشق خود نباشد وصل جو

    که نه معشوقش بود جویای او

جذب آبست این عطش در جان ما  

 ما از آن او و او هم آن ما

جمله اجزای جهان ز آن حکم پیش

 جفت جفت و عاشقان جفت خویش

Âşık kendiliğinden maşuku arayamaz

Ta ki maşuk aşıkını aramasın

Susuzluğumuz suyun çekişindendir

Biz ondan, o da bizdendir

Âlemin parça buçukları ezelden birdir

Âşıkların aradığı gibi onlarda biri birini aramaktadır.

                              (M III / 4393- 4399-4401)

 

14- Aşk renklerin eseri değildir:

 

عاشقان اندر عدم خیمه زدند  

 چون عدم یک رنگ و نفس واحدند

Âşıklar yokluk âlemde çadır kurmuşlardır

Yokluk âlemi ise tek renkli ve tek vücuttur.

                                 (M III / 3024)

15- Birliğe geç:

ای دلا منظور حق آنگه شوی    

     که چو جزوی سوی کل خود روی

حق همی گوید نظر مان بر دلست 

 نیست بر صورت که آن آب و گلست

Ey gönül! Tanrı katında kabul görmek istiyorsan

Kendi bireysellikten evrenselliğe geç

Tanrı diyor ki “Benim gözüm gönüllerdedir

Topraktan ve sudan oluşan şekillerde değildir”.

                                 (M III / 2243-2244)

16- Hapiste olan bedenimizdir:

این زمین و آسمان بس فراخ   

    سخت تنگ آمد بهنگام مناخ

غفلت از تن بود چون تن روح شد

 بیند او اسرار را بی هیچ بد

چون زمین بر خاست از جو فلک

   نه شب ونه سایه بشد لی و لک

Bu geniş görünen yer ve gökler

Ölüm anında çok dar ve sıkıcı görünür

Gaflet bedenden doğar, beden ruh olunca

Sırları hatasız ve tam görülür

Dünya bu atmosferden silince

Senin ve benim için ne gece, ne de gölge kalır.

                    (M III / 3543-3567-3568)

17- Gerçekgönül göklerin ötesinde bulunmalı:

 تو همی گوی مرا دل نیز هست   

 دل فراز عرش باشد نه به پست

 آن دلی که ازآسمانها بر تر است 

 آن دل ابدال یا پیغمبر است

 پاک گشته آن زگل صافی شده 

    در فزونی آمده وافی شده  

 آینه دل چون شود صافی و پاک

   نقشها بینی برون از آب و خاک

“Ben de gönül sahibiyim” diyorsun

Gerçek gönül arşın yüksekliğinedir, aşağıda değildir

Göklerin ötesinde olan gönül

Peygamberlerin ve erenlerin gönlüdür

O gönül ter temiz olup çamurdan arınmıştır

Yükseklere çıkıp kâmilleşmiştir

Gönül aynası temiz ve saf olunca

Toprak ve tozların dışında âlemler görürsün.

                                     (M III 2245–2248–2249- II/ 7)

 18- Sizin can düşmanınız içinizdedir:

زآن عوان مقتضی که شهوتست   

   دل اسیر حرص و آز و آفتست

ز آن عوان سر شدی دزد و تباه   

   تا عوانانرا بقهر توست راه

O yardımcı görünen ve gerekli olan şehvet duygusu

Gönlü hırslar, tamah ve felaketlerin esiri eder

O yardımcı yüzünden sen hırsız ve berbat olursun

Öyle ki sonunda teslim olduğun o duygu seni kahreder.

                                 (M III 4064-4065)

19- Görünen sebepler dışında başka sebepler vardır:

است بر اسباب اسباب دیگر 

 در سبب منگر بر آن افگن نظر

 Şu görünen sebepler ötesinde başka sebepler vardır

Bu sebeplere bakma, öteki sebeplere bak onları gözetle.

                            (M III / 2516)

   20-Tanrı aşığı O’ndan bir şey beklemeden O’nu sever: 

این محب حق ز بهر علتی     

    وآن دیگر را بی غرض خود خلتی

پس محب حق باومید و بترس 

    دفتر تقلید می خواند بدرس

وآن محب حق زبهر حق کجاست

 که ز اغراض و ز علتها جداست

Kimiler Tanrı’yı kişisel istek ve çıkarlar için severler

Kimilerse kendi çıkarlar için değil de sadece O’nu severler

Bazılar ise beklentiler ve korku için severler

Derslerde hep kopya edilmiş eserleri okurlar

Çıkarlarından ve düşkünlüklerinden arık

Tanrı’yı gerçek anlamda sevenler nerede?

                    (M III / 4591- 4595-4596)

21-Üzüntüleri gülerek karşıla:

غم خور و نان غم افزایان مخور      

   ز آنک عاقل غم خورد و کودک شکر

قند شادی میوی باغ غم است         

     این فرح زخمست و آن غم مرهمست 

غم چون بینی در کنارش کش بعشق  

   از سر ربوه نظر کن در دمشق

Gam ye fakat gamı artıranların ekmeğini yeme

Zira akıllılar gam yer ve çocuklar şeker yer

Mutluluk şekeri gam bahçesinin meyvesidir

Mutluluk şekerleri yaraları deşer, üzüntüler ise yaraları sarar

Gamlar gelince onları sevgiyle yanına al

Onları gerçekleri ortaya koyan gözleriyle bak.

                         (M III / 3751-3752-3753)

 

Mesnevi IV

 

1- İlahi aşk alevler gibidir:

عشق آن شعله ست کو چون بر فروخت

 هر چه جز معشوق باقی جمله سوخت

Aşk öyle bir alevdir ki yanınca

Sevgiliden başka her şeyi yakar, kül eder.

                                      (M IV / 588)

2-Kebirlik bir kargaya benzer:

عقل تو دستور و مغلوب هواست

 در وجدت ره زن راه خداست

عقل جزوی را وزیر خود مگیر   

عقل کل را ساز ای سلطان وزیر

عقل جزوی عقل استخراج نیست  

 جز پذیرای فن و محتاج نیست

جان که او دنباله زاغان پرد        

 زاغ او را سوی گورستان برد

Senin aklın gösterişe esir olmuştur

Tanrı yolunda yol kesicidir

Bireysel aklı kendine vezir edinme

Ey sultan! Evrensel aklı vezir yap

Bireysel aklın geniş düşünemez

Öğrenmeye ve bilinmeye muhtaçtır

Kargaların peşinden giden ruh

Eninde sonunda mezarlığa varır.

           (M IV / 1246-1258-1295-1311)

3- Dünyaya düşkün halkmaddi sarmallarla sarılmıştır:

                        

خلق را بنگر که چون ظلمانی اند 

 در متاع فانی چون فانی اند 

از تکبر جمله اندر تفر قه            

 مرده از جان زنده اندر مخرقه

این عجب که جان بزندان اندرست 

 و آنگهی مفتاح زندانش بدست

Halka bakın kendilerine ne kadar zulüm ediyorlar

Fani olan şeylerle fani olmuşlardır

Kibirlik yüzünden hepsi de guruplara ayrılmışlardır.

Ruh itibariyle ölüdürler, inatları yüzünden yaşamaya çalışmaktadırlar.

Tuhaf olan şu ki ruhları hapiste

Hâlbuki anahtarları da ellerinde.

                (M IV / 2032- 2033-2034)

4-İnançsız adam sadece gördüklerini inanır:

حجت منکرهمین آمد که من      

غیر این ظاهر نمی بینم وطن

هیچ نندیشد که هرجا ظاهریست 

 آن ز حکمتهای پنهان مخبریست

فایده هر ظاهری   خود باطنست 

همچو نفع اندر دواها کامن است

İnanmayan kişi şu davada bulunur, “Ben ancak görünenleri inanırım”

Tanrı’nın her şeyde var olduğunu düşünmez

Bütün gizli hikmetler O’nun varlığının ispatıdır

Her görünen şeyin yararlandığı kaynak kendi içindedir

Tıpkı ilacın faydasının onun içinde gizli olduğu gibi.               

                                  (M IV / 2878 – 2879-2880)

 5-Fiziksel olarak insan mikrokozum ve ruh olarak ise makrokozmdur:    

هین مشو نومید نور از آسمان     

حق چون خواهد می رسد در یک زمان

صد اثر در کانها از اختران        

 می رسا ند قدرش در هر زمان

اختر گردون ظلم را ناسخ است      

اختر حق در صفا تش راسخ است

پس بصورت عالم اصغر توی     

 پس بمعنی   عالم    اکبر    توی 

Sakın umutsuzluğa kapılma, gökten nur

Tanrı isteyince ansızın iner ve seni bulur

Tanrı’nın gücü ocaklara indirir her an

Yıldızlardan yüzler etkiler, enerjiler inan

Evrenin yıldızları söner, değişir

Ama Tanrı yıldızının nitelikleri hiç değişmez

Öyleyse insan şekilde küçük âlem,

Manada ise büyük âlemdir.

                            (M IV / 513-514-515-521)

8-        Tozlar ve dumanlar (Nebula) O’nun nuruyla parlak yıldızlara dönüşür:

 

سوی حق گر راستانه خم شوی    

 وا رهی از اختران محرم شوی

چون شوی محرم گشایم با تو لب 

 تا بیبینی آفتابی   نیم   شب 

جز روان پاک او را شرق نه       

 در طلوعش روز و شب را فرق نه

روز آن باشد که او شارق شود     

 شب نماند شب چو او بارق شود

آفتابی را که رخشان می شود      

 دیده پیشش کند و حیران می شود

خوار و مسکین بینی اورا بی قرار

 دیده را قوت شده از کرد گار

کیمیای که ازو یک ماثری          

 بر دخان افتاد گشت آن اختری

Eğer Tanrı’ya içtenlikle teslim olursan

Bu yıldızların çekişinden kurtulup sırdaş olursun

Sırdaş olunca sana sırlar söylenir

Öyle ki geceleri güneşi görürsün

Tertemiz yükselişi var ama doğusu yok

O güneşin seyrinde ne gece ne de gündüz var

Günün doğuşuna doğu gerek

O güneş doğunca artık geceden eser kalmaz

O güneşe yüzün dönünce

Göz kamaşır ve hayranlık artar

Gözlerin Tanrı’dan gücü alınca

Dünya güneşi güçsüz ve çaresiz görünür

Tanrı nuru etkisini gösterince

Toz ve dumandan yıldızlar doğar.

( IV / 583-584-585-588-590-591)

9- Tanrısal sarhoşluğu içinizi meşgul eder:

 

هین کمالی دست آور تا تو هم    

 از کمال دیگران نفتی بغم

از خدا میخواه دفع این   حسد    

 تا خدایت وا رهانت از جسد

مر ترا مشغولیی بخشد درون     

 که نپرد از آن سوی بیرون

جرعه می را خدا آن می دهد     

 که بدو مست از دو عالم می رهد

Yücelik elde et ki sen de

Başkaların yüceliğinden kaygılanmayasın

Tanrı’dan bu hasetten kurtulmak için dua et

Ki Tanrı seni bu bedenden korusun

Ve seni kendi iç âlemiyle meşgul etsin

Tanrı bir kadeh şaraba öyle bir güç verir ki

Ondan sarhoş olan her iki âlemden kurtulur.

                    (M IV / 2680- 2681-2682-2683)

10- Sorun olan maddi körlük değil, manevi körlüktür:

کوری کوران ز راحمت دور نیست

 کوری حرص است کآن معذور نیست

ماهیا آخر نگر منگر بشست           

 بدگلویی چشم آخر بینت بست

ای دل از کین و کراهت پاک شو  

 و آنگهان الحمد خوان چالا ک شو

Maddi körlük Tanrı rahmetinden yoksun değildir

Hırslardan doğan körlük ise affedilmezdir

Ey balık! Sona bak, arkaya dönüp bakma

Pisboğazsın, sonu gören gözün bağlıdır

Ey gönül! Kinden ve nefretten arın

“al-Hamd” süresini oku, hızlan; yaşam dolu ol.

                           (M IV / 1706-1708-1736)

11- Zeka Tanrı’nın gölgesidir:

عقل سایه حق بود حق آفتاب        

 سایه را با آفتاب او چی تاب

Akıl Tanrı’nın gölgesidir, Tanrı ise güneştir

Gölge O parlayan güneşe güç yetiremez.

                                     (M IV / 2111)

12-Bu bedenayran ise, ruh tereyağıdır:

جوهر صدقت خفی شد در دروغ      

همچو طعم روغن اندر طعم دوغ 

روغن اندر دوغ باشد چون عدم       

 دوغ در هستی بر آورد علم

Senin doğru özün yalana dolana gizlenmiştir

Ayran içinde tereyağın gizlenmiştir

Yağ ayranda yok olsa da

Ayran yağı sonunda ortaya koymuştur.

                            (M IV / 3030-3046).

 

13- Gaflette olanlar bilmez:

 

تو چو کرمی در میان سیب در  

 و ز در خت و باغبا نی بی خبر

Sen elmenin içinde bir böcek gibisin

Hem ağaçtan hem de bahçıvandan bihabersin.

                             (M IV / 1870)

14- İnsan aslında bütün âlemi kapsar:

پس بصورت آدمی فرع جهان

وز صفت اصل جهان این را بدان

ظاهرش را پشه آرد بچرخ

باطنش باشد محیط هفت چرخ

Şekil bakımından insan evrenin parçasıdır

Ve gerçek niteliğiyle ise evrenin kendisidir

Görünüşte onu bir sivrisinek döndürebilir

Ama içi yedi âlemi kapsayabilir.

                               (M IV / 3767-3768)

15- İnançsızlarla nasıl konuşmalı:

آب اگر در روغن جوشان کنی    

 دیگدان و دیگ را ویران کنی

نرم گو لیکن مگو غیر صواب     

 وسوسه مفروش در لین الخطاب

Su kaynayan yağa dökülürse

Hem ocağı hem de tencereyi mahveder

Yumuşak konuş ama gerçekleri söyle

Vesveseli sözler söyleme, kibar konuş..

                              (M IV / 3816-3817)

16- Dünya ve evren canlıdır:

پس زمین و چرخ را دان هوشمند    

چونکه کار هوشمندان می کند

 Öyle ise yeri ve evrenin akıllı olduğu bil

 Zira hep akıllıların yaptıklarını yapmaktalar.

                              (M IV / 4410)

17- Ölümden sonra hep göz kesilirsin:

                

 پس بدانی چون که رستی از بدن    

گوش و بینی چشم می تاند شدن

Bu bedenden bir kez kurtuldun mu

Varlığın hep göz, burun ve kulak kesilir.

                          (M IV / 2400)

18-Kalbini cilala:

گر تن خاکی غلیظ و تیره است    

صیقلش کن ز آنکه صیقل گیره است

تا درو اشکال غیبی رو دهد       

عکس حوری و ملک در وی جهد

صیقلی دید آهن و خوش کرد رو 

تا که صورتها توان دید اندر او

Eğer maddi bedenin kirli ve kara ise

Temizle, zira temizlenebilir

Öyle ki onda görünmez varlıklar görünsün

Meleklerin ve hurilerin onda belirsin

Demir parlayınca, görüntüsü hoş olur

Hatta yüzler onda görünmeye başlar.

                         (M IV / 2473-2474-2474)

19- Tanrı görünen nesneleri görünmeyenlerden yaratı:

هیچ نقاشی نگارد زین نقش      

 بی امید نفع بهر عین نقش

بلک بهر میهمانان و کهان           

 که بفرجه وا رهند از اند هان

هیچ خطاطی نویسد خط بفن      

   بهر عین خط نه بهر خواندن

نقش ظاهر بهر نقش غایبشت       

 و آن برای غا یب دیگر ببست

اول از بهر دوم باشد چنان          

 که شدن بر پایهای نردبان

و آن دوم بهر سوم می دان تمام     

تا رسی تو پایه پایه تا ببام

Sadece çizmek için bir ressam çizer mi resmi?

Yararı ve beklentisi olmazsa çize mi resmi?

Belki gençler için veya konuklar için çizer

Bir an sıkıntıları unutturmak için çizer

Bir hattat mektubu eğlence için yazar mı?

Sade yazı olsun da okunmazsın

Görünen nakışlar, görünmeyenler içindir

Ve o görünmeyenler de başkalar içindir

Birinci nakışlar, ikinci nakışlar içindir

Böylece peş peşe merdivenler dizilmiştir

İkici nakış ise üçüncüyü tamamlamakta

Böylece adım adım en tepeye varılmakta.

        (M IV / 2881-2882-2886-2887-2892-2893)

20- İnsanın yükseliş kademeleri:

آمده اول باقلیم جماد            

 وز جمادی در نباتی افتار

سالها اندر نباتی عمرکرد      

 وز جمادی یاد نآورد ا ز نبرد

و زنباتی چون بحیوانی فتاد 

 نآمدش حال نباتی هیچ یاد

باز از حیوان سوی انسانیش  

می کشید آن خالقی که دانیش

İnsan önce mineraller âlemine geldi

Oradan da bitkiler âlemine geldi

Yıllarca bitki olarak yaşadı

Orada mineralliğini anımsayamadı

 Bitki âleminden hayvanlar âlemine göçünce

 Bitkiler âlemini anımsayamadı

Sonra oradan insanlar âlemine geçince

Bildiğin Yaratan onu yanına çekecek.

                              (M IV / 3637-3638-3646)

                                                                   

Masnevi V

1- İnançsız olanlarşekiller ve resimlerin esiridirler:

دختران را لعبت مرده دهند   

 که زلعب زندگان بی آگاه اند

کافران قانع بنقش انبیا          

که نگارنده ست اندر دیرها

Kız çocuklara oynamaları için cansız bebekler verirler

Çünkü yaşamın gerçek oyunlarından henüz haberleri yoktur da ondan

Tapınakların içinde süslü, çizilmiş peygamberlerin resimleriyle

Kâfirler de oyalanıp gönüllerini tatmin ederler.

                            (M V / 3597-3599)

2-Şu dört kuşun kafalarını kes:

سر ببر این چار مرغ زنده را      

   سرمدی کن خلق نا پاینده را

بط و طاوس و زاغست و خروس    

 این مثا ل چار خلق اندر نفوس

Şu canlı dört kuşun kafalarını kes

Onları ebedileştir ve fanilikten kurtar

Ördek hırstır, horoz ise şehvet

Tavus kuşu gösteriştir, makamlara heves

Karga nefsindir, kafalarını kes.

                              (M V / 42-43)

3- Ruhsal duygularını geliştir:

 

جهد کن تا این طلب افزون شود      

 تا دلت زین چاه تن بیرون شود

خلق گوید مرد مسکین آن فلان                                    

        

تو بگوی زنده ام ای فلان

گرتن من همچو تنها خفته است     

 هشت جنت در دلم بشگفته است

جان چو خفته در گل و نسرین بود   

 چه غمست ار تن در آن سرگین بود

Çabala ki ruhsal duygun gelişsin

Gönlün bu vücut kuyusundan çıksın

Halk “Zavallı, sen öldün, bittin” desin

Ama sen, “Ben hala yaşıyorum” diyesin

“Vücudum yapayalnız uykuda olabilir

Gönlümde sekiz cennet bahçesi açılmıştır”

Ruh, çiçekler ve nesrinler arasında uyunca

Vücut gübrelerde bile yatsa kaygı yoktur.

                               (M VI / 1735-1736-1737)

4- Kötü dost, yılandan da kötüdür:

حق ذ ات پاک الله الصمد     

 که بود به مار بد از یار بد

مار بد تنها ترا به جان زند   

 یار بد بر جان و بر ایمان زند

Ter temiz ve ulu olan Tanrı aşkına dinle

Kötü bir dost, kötü bir yılandan daha kötüdür

Kötü yılan sadece senin canını yakar

Kötü dost, hem canını hem de imanını yakar.

                                 (M V 2634-)

5- Tanrı âşıkları için Tanrı yeter:

عاشقانرا شادمانی و غم اوست      

 دست مزد و اجرت خدمت هم اوست

Tanrı aşıkları için mutluluk ve gam Tanrıdır

Günlük kazanç ve hizmetin karşılığı da O’dur.

                            (M V / 586)

 

 

 

6- Tanrı’yı sevenler için ölüm korkutucu değildir:

تلخ نبود پیش ایشان مرگ تن    

چون روند از چاه و زندان در چمن

گوید ای یزدان مرا در تن مبر   

تا درین گلشن کنم من کر و فر

Tanrı âşıkları için ölüm sıkıcı değildir

Zira onlar bu kuyu ve hapishaneden çıkıp bahçeye göçerler.

Onlar, “Tanrımız bizi bir daha bedene koyma

Ki biz bu bahçende şen ve mutlu yaşayalım”.                              (M V / 1713-1723)

 

7- Bedeniniz acı çeksen ama ruhunuz incinmezsin:

نعمت حق را بر جان و عقل ده        

نه بطبع پر ز حیر پر گره

بار کن پیگا ر غم را بر تنت        

 بر دل و جان کم نه آن جان کندنت

Tanrı nimetini aklına ve ruhuna aktar

Kırımlarla ve bağlarla yoğrulmuş huyuna değil

Gam ve keder oklarını bedenine hedef et

Canını üzen o okları ruhuna ve gönlüne aktarma.

                            (M V / 1092-1093)

8- Sadece Tanrı sevgisi kalıcıdır:

 

هر چه جز عشقست شد ماکول عشق  

 دو جهان یک دانه پیش نول عشق

Aşktan başka ne varsa, aşk yutar

İki âlem aşkın gagasında bir dane gibidir.

                                (M V / 2726)

9- İnançsızlığı yok eder:

هر که اندر عشق یابد زندگی   

 کفر باشد پیش او جز بندگی

Kim ki Aşkta hayat bulursa

Onda kulluktan başka her şey haramdır.

                                  (V / 1666)

10-İnsan neden farklı amaçlara koşar?

قبله جان را چون پنهان کرده اند   

هر کسی رو جانبی آورده اند

Can kıblesi gizli tutulduğundan

Her kes ayrı ayrı yönlere yönelmiştir.

                                 (M V / 328)

 

11- İnsanın safari:

تو از آن روزی که در هست آمدی   

 آتشی یا باد یا خاکی بدی

گربر آن حالت ترا بودی بقا           

 کی رسیدی مر ترا این ارتقا

ا ز مبدل هستی اول نماند               

هستی بهتر بجای آن نشاند

از جمادی بی خبر سوی نما             

وز نما سوی حیات و ابتلا

باز سوی عقل و تمیزات خوش        

 باز سوی خارج این پنج و شش

در فناها این بقارا   دیده                

بر بقای جسم چون چفسیده

هین بده ای زاغ این جان باز باش      

پیش تبدیل خدا جان باز باش

تازه می گیر و کهن را می سپار      

 که هر امسالت فزونست از سه پار

Sen var olduğundan bu yana

Ya ateştin, ya rüzgâr ya da topraktın

Eğer o makamlarda kalsaydın

Bu yükselişe ulaşamazdın

Yaşam evrelerinden iz kalmadı

Daha iyi bir yaşama ulaştın

Mineraller âleminden sessizce bitkiler âlemine

Ve oradan da bu yaşama ve dertlere düştün

Sonra akla ve hoş muhakemeye ulaştın

Yoklukta bu var olmaları gördün

Öyleyse neden bu bedene yapışıp kaldın?

Ey karga şimdi bu canı şahine teslim et

Tanrı’nın hayat değişimi isteğine teslim et

 Eskiyi ver gitsin, yeni yaşamı kabul et

Her yıl, geçen üç yıldan daha iyidir.

       (M V / 789-790-791-800-801-807-808-809)   

12- Beden ve ruh:

از این بدن اندر عذابی ای بشر    

مرغ روحت بسته با جنس دگر

روح بازست و طبایع زاغها     

 دارد از زاغان و چغدان داغها

Ey insan! Bu bedenden dolayı ıstırap çekmektesin

Hâlbuki senin ruhun kuşu başka cinslere aittir

Ruhun atmaca gibidir ama kargaların esaretindedir

Kargaların ve baykuşların etkisindedir.

                                (M V / 842-843)

Masnevi VI

 

 1- Gıdalarımızın aslı toprak ve tozdan ibarettir:

 

این دهن خود خاک خواری آمدست    

 لیک خاکی را که آن رنگین شدست

این کباب و این شراب و این شکر     

 خاک رنگین است و نقشین ای پسر

چونک خوردی و شد آنها لحم و پوست

 رنگ لحمش داد و این هم خاک کوست

هندو و قفچاق و رومی و حبش       

جمله یک رنگ اند اندر گور خوش

رنگ با قی صبغته الله است و بس      

 غیر آن بر بسته دان همچون جرس

Bu ağzımız ezelden beri toprak yemiştir

Fakat renklerle süslenmiş toprak cincinden

Şu kebaplar, içecekler ve tatlılar

Oğlum! Hep süslenmiş renklenmiş topraktır

Onları yeince ete ve deriye dönüşür

 Yedikten sonra renkler ete dönüşür, toprak ise yok olur

Kıpçak, Hindu, Anadolulu ve zenciler

Hepsi mezarda hoş ve tek bir renge bürünürler

Geçek renk Tanrı’nın rengidir

Diğerleri ise ziller gibi sustan ibaret nesnelerdir.

                (M VI / 4705- 4706- 4707-4709-4711)

2- Öteki âlemde geçer akça aşktır:

مایه در بازار این دنیا زرست  

 مایه آنجا عشق و دو چشم ترست

Bu dünya çarşısının akçası altındır

Öteki âlemin akçe ise aşk ve ağlayan iki gözdür.

                                ( M VI / 839).

3- Sırlara ulaşmak için manevi gözlerini aç:

آنک او را چشم دل شد دیدبان 

 دید خواهد چشم او عین العیان

Gönül gözü açılmış kimsenin

Fiziksel gözleri de gizleri görmeye başlar.

                                (M VI /4405)

4- Tanrı’nın niteliği aşktır:

توبه کرم و عشق همچون ا ژ دها   

 توبه وصف حلق و آن وصف خدا

Tövbe bir böcek ise aşk ejderdir

Tövbe halkın niteliğidir, aşk ise Tanrı’nın.

                                   (M VI / 970)

 

5-Unvanlar ve makamlar kaygıların ve kahrolmanın kaynağıdır:

نام میری و وزری و شهی            

 در نهانش مرگ و درد و جان دهی

بنده باش و بر زمین رو چو سمند    

 چون جنازه نه که بر گردن برند

Emirlik, vezirlik ve şahlık unvanları

Özünde ölüm, dertler ve sıkıntılar kapsar.

Kul ol ve yeryüzünde at gibi yürü

Omuzlara taşınacak cenaze gibi olma.                                  

                                         (M VI / 323-324)

6-Senin içinde bir gizli sen daha var:

توی تو در دیگری آمد دفین      

من غلا م مرد خود بینی چنین

Senin benliğin bir başka benlikte gömülü

Gerçek benliği tanıyanın ben kölesi olayım.

                                         (M VI / 3776)

7-Ölümden değil vücudundan kork:

از وجودی ترس کاکنون در وی         

آن خیالت لا شی و تو لا شی

لا شی بر لا شی عاشق شدست        

 هییچ نی مر هیچ نی را ره زدست

چون برون شد این خیالات از میان   

 گشت نامعقول تو بر تو عیان

İçinde var olduğun bedenden kork

Bu hayalden oluşan bedenin bir şey değil

Yani bir şey olmayan, bir şey olmayana âşık olmuştur

Böylece bir şey olmayan varlığın bir şey olmayan varlığın yolunu kesmiştir

Bu duygular aradan kalkınca

Aklın gerçekleri keşfetmeye başlar.  

                           (M VI / 1447-1448-1449)

8- Elinde öğütülecek taneler yoksa göksel değirmen sana bir şey veremez:

همچو مرغ خاک کآید در بحار   

 زآن چه یابد جز هلاک و جز خسار

آسیای چرخ بر بی گندمان         

 مو سپیدی بخشد و ضعف میان

Karaya ait kuş denize düşerse

Eline felaket ve ölümden başka ne geçer?

Ellerinde taneleri olmayanlara gök değirmeni

Sadece saçların beyazlığını verir.

                                     (M VI / 4430-4432)

9- Bu alemdeki kargışa zıtlıklardan doğar:

این جهان جنگ است کل چون بنگری   

 ذره با ذره چو ن دین با کا فری

ذره کآن محو   شد در       آفتاب           

 جنگ او بیرون شد از وصف و حساب

آن جهان جز باقی و آباد نیست             

 ز آنکه آن ترکیب از اضداد نیست

این تفانی از ضد آید ضد را                  

چون نباشد ضد نبود جز بقا

Dikkatle bakınca bütün alemi savaşta olduğunu göreceksin

Zerreler zerrelerle, imanlıların kafirlerle savaştıkları gibi

Güneşte yok olup giden zerrelerin

Savaşları sona erir, nitelikleri ve nicelikleri kalmaz

Öteki alemde kalıcılık ve hoş yaşamdan başka bir şey yok

Zira öteki alemde yaradılıştan beri zıtlıklar yok

Bu yok oluşlar zıtlıklardan doğar

Zıtlıklar ortadan kalkınca ölmezlik doğar.

 .

                                   (M VI / 36- 40-56-57)

10-Bu alemde huzur ve sükun arama:

عاشقان در سیل تند افتاده اند               

 بر قضای عشق دل بناهده اند

همچو سنگ آسیا اندر مدار                 

 روز شب گردان و نالان بی قرار

چون قراری نیست گردون را از او        

 ای دل اختر وار آرامی مجو

Aşıklar şiddetli akan sele kapılmışlardır

Aşkın kederine gönül vermişlerdir

Değirmen misali dönmektedirler

Gece gündüz ağlayıp sızlanmaktadırlar

 Mademki evren aşktan dolayı hareket halindedir

Ey gönlüm! Sen de yıldızlar gibi dön, rahat arama.

                                  (M VI / 910-911-914)

11- Maddi şekiller mana alemin yansımasıyla meydana gelir:

صورت از بی صورت آید در وجود 

 هم چنان کز آتشی زاد است دود

صورت فکر است بر بام مشید        

 و آن عمل چون سایه ارکان پدید

بی نهایت کیشها و   پیشها             

 جمله ظل صورت اندیشها

بی جهت دان عالم امر ای صنم       

 بی جهت تر باشد آمر لا جرم

Şekiller, şekilsizlikten ortaya çıkar

Dumanın ateşten meydana geldiği gibi

Düşüncenin imgeleri yüksek tepelere çıkar

Ve etkileri fiziksel nesnelere yansır

Sayısız dinler ve meslekler vardır

Bunlar hep düşüncelerin yansımalarıdır

Dostum! Bil ki emirler alemi boyutsuzdur

Emir veren ise daha da boyutların dışındadır.

                 (M VI/ 3712-3730-3728- IV 4/ 3693)

12- Her şekil Tanrı’nın işlevine bağlıdır:

فاعل مطلق یقین بی صورت است  

 صورت اندر دست او چون آلتست

تا مدد گیرد از او هر صورتی       

 از کمال و از جمال و قدرتی

Bağımsız Fail şüphesiz şekilsizdir

Şekiller ise O’nun elinde aygıtlar gibidir

Öyle ki her şekil O’ndan yardım alır

O’nun kemalinden, görüntüsünden ve gücünden.

                   (M VI / 3742- 3744)

13-Ruh bedenden daha şuurludur:

جان چه باشد با خبر از خیر و شر 
     شاد از احسان و گریان از زرر

چون سر و ماهیت جان مخبرست

هر که او آگاه تر با جان تر است

روح را   تاثر   آگاهی    بود

هر کرا این بیش اللهی بود

 Can nedir? Kötülüğü ve iyiliği bilendir

 Zararlara ağlar, iyiliklerden mutlu olur

Madem ki can sırların ve niteliklerin habercisidir

Kişi ne kadar bilinçliyse o kadar canlıdır

Ruh algılamada etkindir

Ruhu güçlü olan kişi Tanrı’ya daha yakındır.

                         (M VI / 148-149-150)

 

14-Evrende her şey hareket halindedir, nasıl olur da insan hareket etmesin?

گر نمی بینی تو تدویر قدر              

 در عناصر جوشش و گردش نگر

ز آنک گردشها آن خاشاک وکف      

باشد از غلیا ن بحر با شرف

اختران هم خانه خانه می روند        

مرکب هر سعد و نخسی می شوند

تو که یک جزوی دلا زین صد هزار

 چون نباشی پیش حکمش بی قرار

Kaderin hareketliğini göremiyorsan

O zaman öğelerin coşkusunu ve dönüşüne bak

Bütün bu tozların ve köpüklerin dönüşü

Şerefli olan O Denizin köpürmesinden oluşur

Yıldızlar da evden eve göçerler

İyiliğin ve kötülüğün habercisi olurlar

Sen ki bu binlerce öğelerin parçasısın

Tanrı’nın burukları karşısında hareketsiz kalamazsın.

                               (M VI / 916- 917- 920- 927)

15-Vahdet üzerinde:

این دوی اوصاف دید احولست         

 ورنه اول آ خر آخر اولست

Bu ikilik şaşı olanın niteliğidir

Yoksa başlangıç sondur, son ise başlangıçtır.

                      (M VI / 819)

             

16-           Tanrı aşıkları için ibadetin bir zamanı yoktur:

17-            

پنج وقت آمد نماز و رهنمون    

عاشقانرا فی صلا ة دايمون

نیست زر غبا وظیفه عاشقان    

 سخت مستسقیست جان صادقان

نیست زر غبا وظفیه ماهیان     

 ز آنک بی دریا ندارند انس جان

Namaz beş vakittir ve yol göstericidir

Aşklar için ise hep namaz halindedirler

Haftada bir kez namaza gitmek aşıklara yaraşmaz

Onların ruhları hep aşka susamıştır

Balıklar da haftalık ibadette yönelmezler

Çünkü onlar denizsiz zaten yaşayamazlar.

                                 (M VI / 2669- 2671-2672)

 

Aşk İle İlgili Bazı Rubaileri

 

                      Divan 361

عشق آمد و شد چو خونم اندر رگ و پوست 

 تا کرد مرا تهی و بر کرد از دوست

اجزای وجود من همه دوست   گرفت         

 نامیست ز من برمن و باقی همه اوست

Aşk geldi ve kan gibi damarlarımda ve derimde yerleşti

Varlığımı boşaltıp içimi dost ile doldurdu

Vücudumun parçalarına hep dostum sardı

Varlığımdan sadece adım kaldı, gerisi hep dost oldu, gitti.

                                               

                          Divan 45

در جان توجانیست   بجو آن جانرا         

 در کوه تو کانیست بجو آن کانرا

صوفی رونده گر توانی مى جوی             

بیرون تو مجو ز خود بجو تو آ نرا

Canında başka bir can daha var git onu ara

Dağında bir maden var git onu ara

Eğer gerçek bir sofiyi arıyorsan

Dışarıda arama, kendi özünde ara

                           Divan 1122

از بلبل سرمست نوای شنوم             

وز باد سماع دلربای شنوم

در آب همه خیال یاری بینم              

وزگل همه بوی آشنای بینم

Mest olmuş bir bülbülün sesini duyuyorum

Ve sema rüzgârında gönül alıcı duyuyorum

Su da dostumun hayalinden başka bir şey görmüyorum

Ve güllerin kokusunda o tanıdığımdan başkasını görmüyorum.

                       Divan ….

                                     

چون صبح ولا ی حق دمیدن گیرد  

 جان در تن زندگان پریدن گیرد

جای برسد مرد که در هر نفسی      

بی رحمت چشم دوست دیدن گیرد

                      

Sabah vakti Tanrı’nın nuru parlamaya başlayınca

Ruhum bedenimde canlanmaya başlar

İnsan öyle bir makama ulaşıyor ki

Zahmetsiz dostun gözleri görünmeye başlar.

.

                       Divan   810

             مرا غم عشق تو امان می ندهد       
       وآن کیست که در غم تو جان می ندهد

از هجر تو شد هزار دل گشت خراب      

 وز وصل تو هیچ کس نشان می ندهد

Bana aşkın gamı aman vermiyor

Kim var ki senin için can vermez?

Binlerce gönül hicranından yıkıldı

Ve sana ulaşmak için hiç kimse yol göstermez.

 

 

 

                          Divan 1358

از شبنم عشق خاک آدم گل شد      

 صد فتنه و شور در جهان حاصل شد

صد نشتر عشق بر رگ روح زدند 

 یک قطره از آن چکید و نامش دل شد

 Aşk çığıyla Âdemin toprağı yoğruldu

Dünyada yüzlerce fitneler, fesatlar koptu

Ruhun damarına yüzlerce neşter vuruldu

Ondan bir damla kan aktı, adı “gönül” koyuldu.

                             Divan 1821

تو آب نه ای خاک نه ای تو دیگری 

 بیرون ز جهان و گل در سفری

قالب جویست و جان درو آب حیات 

 آنجا که توی از ین دو هم بی خبری

Sen ne topraksın, ne de su; sen bir başkasın

Sen bu dünya ve toprağın dışında yolcusun

Bedenin ırmak yatağıdır, ruh ise içinde akan su

Var olduğun yerde sen bunlardan habersizsin.

                                  

 

                           Divan 562

گه ترکم و گه هندو گه رومی و گه زنگی  

 از نقش توست ای جان اقرارم وانکارم

Bazen Türk’üm, bazen Hindu, bazen Anadolulu bazen ise zenci

Sevgilim, hep senin görüntüne bağlıdır kabul etmem veya inkâr etmem.

                                   Divan 583

بر گور من آن کو گذرد مست شود  

 ورایست کند تا بابد مست شود

در بحر رود بحر بمد مست شود      

 در خاک رود گور و لحد مست شود

He who passes by my grave becomes drunk

He rises up to the other world and becomes eternally drunk

If he enters the sea; the sea becomes wavy and drunk

If he goes under the ground, his grave and the tomb becomes drunk.

                                

                         Divan 674

 

در عشق نه پستی نه بلندی باشد  

 نی بیهشی نه هوشمندی باشد

قرای و شیخی و مریدی نبود     

 قلا شی و کم زنی و رندی باشد

In love there is neither a height nor lowness

In love there is neither unconsciousness nor awareness

There is no teaching, no disciple and no master

Instead there is intoxication, modesty and divine drunkenness.

                                 Divan 712

رو دیده بدوز تا دلت دیده شود   

زآن دیده جهان دیگرت دیده شود

گر تو ز پسند خویش بیرون آی  

کارت همه سربسر پسندیده شود

Go and stitch (close) your physical eyes

 So that your heart may turn into two other eyes

And through those eyes you may see the other worlds.

If you stop liking and praising your own self

All your deeds will become well praised and right.

                          Divan 565

این تنهای هزار جان بیش ارزد    

این آزادی ملک جهان بیش ارزد

در خلوت یکزمانه با حق بودن     

ازجان و جهان و این و آن بیش ارزد

This loneliness is more precious than thousands of creatures

This freedom is more valuable than the whole properties of the world

To be with God for a while in privacy

Is more precious than life, this world and even all the possessions.

                                         Divan 1

 

آن دل که شد او قابل انوار خدا  

 پر باشد جان او ز اسرار خد ا

زنهار تن مرا چو تنها مشمر    

 کو جمله نمک شد بنمک زار خدا

The heart that begins to deserve the light of God

His soul is filled with the secrets of his Lord

Never think that our body is all alone

For it has turned into salt in the salt-mine of God.

                                    Divan 25

ای دوست بدوستی قرینیم ترا      

هر جا که قدم نهی زمینیم ترا

در مذهب عاشقی روا که باشد     

عالم تو بینیم و نه بینیم ترا

O friend! We are close to you because of your friendship

Wherever you step we become ground under your foot

It is not fair in the sect of love

That we see your world and do not see you.

                                  Divan 28

 

این آتش عشق می پزاند مارا   

 هر شب بخرابات کشاند ما را

با اهل خرابات نشاند ما را      

تا غیر خرابات نداند ما را

The fire of love keeps burning in us

Every night to the tavern it draws us

To the company of tavern-haunters it leads us

 So that nobody else there but only they know us.

                                Divan 57

عشقست طریق و راه پیغمبر ما  

 ما زاده عشق و عشق شد مادر ما

اینما در ما نهفته در چادر ما      

پنهان شده ازطبیت کافر ما

Love is the path and way of our Prophet

We are born of love and love is our mother

The mother is hidden in our tent (body)

To hide herself from our infidel nature.

                        

                           Divan 106

 

 

علمی که ترا گره گشاید بطلب              

 زآن پیش که از تو جان بر آید بطلب

آن نیست که هسست می نماید بگزار     

 آن هست که نیست می نماید بطلب

Ask for the knowledge that unties your knots

Before you die look for the knowledge of those sorts

Don’t ask for the non-existent things that seem to be existent

Ask for those that are existent but look non-existent.

                                  Divan 79

آن لقمه که در دهان نگنجد بطلب  

 و آن علم که در نشان نگنجد بطلب

سریست میان دل مردان   خدا      

جبریل درآ نمیان نگنجد   بطلب

Ask for the morsels that cannot be contained in the physical mouth

Ask for the knowledge that cannot be detected by the physical eyes

There are secrets in the hearts of God-loving men

Even the angel Gabriel fails to understand those secrets of men.

                             Divan 85

 

اندیشه و غم را نبود هستی و تاب  

 آنجا که شراب و ربابست و کباب

عیش ابدی نوش کنید ای اصحاب   

چون سبزه و گل نهید لب بر لب آب

Where there are music, kebab and wine

There is no way for worries and woes

Choose the eternal drink gentlemen

Before the mud and freshness of your lips

Join the lips of river and running waters.

                              Divan 1645

مستم ز می عشق خراب افتاده   

بر خواسته دل از خور و خواب افتاده

در دریای که پا سر پیدا نیست  

 جان رفته و تن بر سر آب افتاده

I am intoxicated and badly fallen because of love-wine

My heart has no more interest in sleeping or eating

In the ocean that has no boundaries and no end

My soul has drowned but only my body on water is floating. 

                             Divan 1181

بر یاد لبت لعل نگین می بوسم     

آنم چو بد ست نیست این می بوسم

دستم چو بر آسمان تو می نرسد   

 می آرم سجده و زمین می بو سم

Remembering your lips the red diamond of my ring I kiss

Since I can’t reach your lips, helplessly this I kiss

And when I fail to reach your high sky

I prostate down on the earth, and then the earth I kiss.

                             Divan 1905

عشق آن نبود که هر زمان بر خیزی      

 و ز زیر دو پای خویش گرد انگیزی

عشق آن باشد که چون در آی بسماع       

جان در بازی و ز دو جهان بر خیزی

 Love does not mean that you should rise up anytime

And raise dust from under your feet every time

Love means that when you begin to perform Sema

You risk your life and rise up from the two worlds.

                                                                                                                   

 

 

 

                      Bibliography

M:(Masnevi): Nicholson R.A. “The Mathnawi of Jellal’uddin Rumi” Luzac and Co., 1943 London and “Masnewi-yi Manawi”,Nasrullahpur Javedi,

Amir Kabir, Tehran.

Divan: “Kulliyat-i Divan-e Shams-i Tabrezi” Amir Kabir, Tehran.

Türkmen, Erkan. “The Essence of Rumi’s Masnevi”, Ministry of Culture of the Turkish Rebublic of Turkey, 2002 Ankara.